Avda Yay ve Ok Kullanımı




Avda Yay ve Ok Kullanımı

Yay ve okla av, tarih öncesi duvar resimlerindeki tasvirlerden anlaşıldığı üzere, en az 15000 yıldır yapılmaktadır. Zaman içerisinde avcılık, törenlerle çevrili bir kültür haline gelmiş, konar-göçer toplumlarda önemi üst seviyelere çıkmış, tarım toplumlarında ise askerî tatbikat ve spor olarak varlığını sürdürmüştür.

Türklerde av kültürü Dede Korkut hikayelerinde bile izi sürülebilen bir olgudur. Osmanlı Devleti’nin erken dönemlerinde olduğu gibi, yakın akraba olan Asya kökenli kültürlerde de av tertibi, ava meraklı yönetici sınıfın veya seçkin zümrenin rağbetiyle gerçekleşen, askeri bir tatbikat niteliğiyle geniş çapta düzenlenen, silah kullanma ve binicilik becerilerinin geliştirilmesi, zinde tutulması ve sınanması amacına hizmet eden bir etkinliktir. Bazen günlerce sürülen av hayvanlarının, geniş açıklıklara çekilerek bir çember içine alındığı ve dönemin silahlarıyla öldürülürdüğü, çeşitli kaynaklarda hem yazılı hem de görsel olarak kapsamlı bir şekilde aktarılmıştır. Mevcut bütün bilgi ve belge de bu tür avlara yöneliktir. Bazı avlakların halka kapatılmasına yönelik kanunlar, halkın da avlandığını gösterse de, halkın nasıl avlandığı araştırılmayı bekleyen bakir bir konudur.

Genellikle bir topluluk tarafından icra edilen av, bireysel olarak da yapılabilmektedir. Sürek avları hariç, çağdaş avlar tek başına yapılır. Eski avcıların önemsemediği etik ve insâni öldürme fikri çağdaş bir ilkedir. Bilinçli avcılar, hayvana mümkün olduğunca yaklaşarak, tek ve öldürücü bir atışla mümkün olan en temiz öldürmeyi yapmaya çalışmaktadır. Aşağıda çağdaş avlanma yöntemlerinden bazıları kısaca verilmiştir.

  • Arama avı: Av hayvanı kendi yaşam ortamında aranır, tespit edilebilirse takip edilerek hayvana farkettirmeden atış mesafesine yaklaşılarak vurulmaya çalışılır. Gizlenme, sessizlik, koku örtme, sabır, yetenek ve tecrübe gibi pek çok etkenin rol oynadığı bir avlanma yöntemidir. Küçük hayvan avlarında, av köpekler yardımıyla bulunur ve hareket halindeyken vurulur.
  • Bekleme avı: Çeşitli yöntemler kullanılarak hayvanın avcıya gelmesinin beklendiği avdır. Genellikle avcı gizlenebileceği bir şekilde bekler veya çeşitli gizlenme teçhizatları kullanır.

Pusu: Yer değiştirme davranışları veya yolları bilinen hayvanların geçit bölgelerinde pusuya yatılarak beklenir.

Yemleme: Avlakların belirli noktalarına avlanmak istenen hayvan için uygun yemler bırakılarak hayvanların bu mekâna ve hattâ belli saatlere alışmaları sağlanır. Bu aşamadan sonra, avcı yemleme mekanlarının yakınlarında gizlenerek avı bekler.

Çağrı: Çeşitli seslerle av hayvanı avcıya çekilir.

    • Çiftleşme çağrısı: Hayvanların çiftleşme dönemlerinde kur sesleri çıkaran düdükler sayesinde hayvan avcıya çekilebilir.
    • Yardım çağrısı: Yardım isteyen küçük hayvanların seslerini taklit eden düdüklerle fırsattan yararlanmak etmek isteyen yırtıcı hayvanlar avcıya çekilebilir.
    • Sosyal ilişkiler: Sosyal yapılanma sergileyen hayvanların avlarında, çıkarılan sesler merak uyandırarak hayvanı avcıya çekebilir.
  • Sürek avı: Okun öldürme mekanizması ateşli silahlardan farklı olduğundan, köpekler ve sürekçilerle takip edilen ve kanında bol miktarda adrenalin bulunan hayvanlarda kullanımı çok uygun değildir. Ancak, tarih öncesi duvar resimlerinde bile dağ keçisi ve geyik sürek avlarında yay ve ok kullanan avcılar görülmektedir. Yay ve ok ile sürek avı nispeten ender yapılmakta, genellikle yaban domuzu gibi avlar köpeklerle sıkıştırılıp hareketsizleştirilerek avcı tarafından vurulmaktadır. Bu tür avlar ok ve yay gibi primitif silahlarla hem çok zor hem de avcı için tehlikelidir.

Yay ve okla yapılan çağdaş avlarda genellikle, 1969’da icat edilen ve zamanla geliştirilen makaralı yaylar kullanılmaktadır. Makaralı yaylar, tam çekiş mesafesine yaklaşıldıkça, makara sistemleriyle gerekli çekiş kuvvetini düşürüp atıcıdaki gerilimi azaltır, atıcıya rahat nişan alma imkanı verir. Av ortamında bu imkan önemli bir kolaylıktır. Buna rağmen, çağdaş malzemelerden imal edilmiş uçbükümlü yaylar ve aslına uygun geleneksel yaylar ile de avlar yapılmaktadır.

Av ortamının ayırt edici özelliği, hedefin hareketli bir canlı olması ve atıcının aynı zamanda doğayla da mücadele etmesinin gerekmesidir. Av hayvanıyla karşılaşmanın yarattığı psikolojik gerilim de düşünüldüğünde, yay ve okla avlanmak isteyen bir avcı atış tekniğini zorlu koşullarda bile bozmayacak kadar özümsemiş olmalıdır. Bunların dışında, hedef okçuluğunda kullanılan yaylardan farklı olarak,  yayı sessizleştirecek araçların ve kesici ok uçlarının aerodinamik bozuntusunu dengeleyebilecek yeleklerin kullanılması gibi uyum sağlamayı amaçlayan ayırt edici uygulamalar bulunmaktadır.

Av uçları:

Okun iş yapan tarafı ucudur. Bu sebeple tarih boyunca ok uçları okun kullanılma amacına uygun şekilde tasarlanmış ve üretilmiştir. Tarih öncesi buluntular arasunda çakmaktaşı veya obsideyenden yapılmış kesici uçlarını yanısıra, küçük hayvnaların avında kullanılan küt ok uçları da vardır.

Ok ve yayın tarih sahnesine çıkmasında protein ihtiyacının karşılanması, yani avcılık önemli rol oynamıştır. Bu sebeple, savaş amacıyla tasarlanmış uçlar hariç tutulursa, bugün de av uçları iki temel grupta incelenebilir:

1-Büyük hayvan avlarında kullanılan kesici uçlar: Ok, ateşli silah mermilerine göre daha düşük hıza, dolayısıyla daha düşük kinetik enerjiye sahiptir. Bu handikap, hedefe çarpan okun hayvan vücudunda mümkün olduğunca derine ilerleyerek dokuları ve damarları hasara uğratmasını sağlayarak ortadan kaldırılır. Kesici uçlar iki, üç ya da daha fazla kesici kenardan oluşabilirler. İki kenarlı uçlar en derine ulaşanlardır ve nispten düşük hızlı yaylarla atılmaya daha uygundurlar. Çok kenarlı uçlar ise daha geniş yara yüzeyi açarlar. Amaçlanan, hayvanda azami kanama veya hayatî organlarda mümkün olan en büyük tahribattır. Kesici ok uçları tarih öncesinde taş ve volkanik cam (obsidyen) yontularak yapılıyorken, teknolojinin ilerlemesiyle bronz, demir ve çelikten yapılmaya başlamıştır.

Picture courtesy of http://www.archeryhistory.com/

2-Küt uçlar:  Ok, nipeten düşük monetum ve kinetik enerjisine rağmen, küçük hayvanları delip geçmeye yetecek hıza ve kütleye sahiptir. Büyük hayvan avlarında kan izi sürerek avı bulmak mümkünse  de küçük hayvanlarda avın vurulduğu yerde kalması istenir. Hareket halindeki okun sahip olduğu enerjinin hayvan vücuduna aktarılması için, okun hızın kesen küt uç tasarımları geliştirilmiştir. Tarih öncesi teknolojiyle ahşap olan bu uçlar bugün metal ya da lastikten üretilmektedir.

Saha Okçuluğu ve 3-D hedefler:

Saha okçuluğu, hedeflerin av şartlarını simüle eder şekilde değişik arazi ve ışık şartlarında yerleştirildiği bir hedef okçuluğu disiplinidir. 19. yüzyıl ABD’nde geliştirilmiştir. Daha sonra, elastomerlerden imal edilmiş 3 boyutlu hayvan hedeflerinin kullanıldığı benzer bir disiplin, 3-D (3-dimensional, 3- boyutlu) hedef okçuluğu da ortaya çıkmıştır. Bu disiplinler sayesinde, ok ve yayla avcılık yapılan ülkelerde av sezonu dışında, avcılara avlanma şartlarını taklit eden bir ortamda antrenman yapma ve okçuluk becerilerini geliştirme imkanı sağlanmıştır.