Okmeydanı Gezisi 10 Eylül 2011




Akın Öğretici

Birçoğumuzun aşina olduğu, ancak adının nereden geldiğini pek azımızın merak ettiği, İstanbul’un  semtlerinden biridir Okmeydanı. İstanbul’un fethi, kökleri Osmanlı’da fetihten en az bir yüzyıl öncesine uzanan spor okçuluğuyla tanıştırmıştır bu kara parçasını. Nice yiğitler, modern sporcuların bile saygı ve hayretini hakedecek  mesafelere burada ok düşürmüş, sportif başarılara imza atabilmek için  uzun süreler boyunca burada çalışmışlardır. Dünya tarihinde okçuluğa ayrılmış ilk spor meydanı olma özelliğine sahip okmeydanlarının en önemlisi İstanbul okmeydanıdır. Osmanlı başkentinin okmeydanı; Saray erkânının, sultanların, dönemin en büyük menzil okçularının ok attığı bir yerdi. Geleneksel okçuluk tarihinde böyle önemli bir yere sahip olan Okmeydanı’ na Tirendâz Okçuları olarak yaptığımız gezi de önemliydi. Okçuluğun hem pratiği hem de teorisiyle ilgilenen sporcular olarak Meydan’ ı gezmek; bizim şu an yaptığımız işi yapan, bizimle aynı tutkuyu paylaşan, şimdi tamamen toprak olmuş sporcuların soluduğu havayı solumak demekti (her ne kadar hava aynı hava olmasa da). Etkinliğimizin adı “Okmeydanı Gezisi” idi.

Gezimize, Beyoğlu Belediyesi’ nce restorasyonu devam eden (Eylül 2011 itibariyle) Okmeydanı Okçular Tekkesi’ nden başladık. Açıkçası geleneksel değerlerimize sadece lafta değer verip lafta sahip çıkan bir toplum olarak, Okçular Tekkesi gibi önemli bir yapıyı canlandırıp hizmete açmak gibi büyük bir hizmetin başarıyla ilerliyor oluşu, hem hayret hem de heyecan vericiydi. İlk durağımızda Dr. Murat Özveri tarafından, Okmeydanı ve menzil okçuluğu konusunda  etraflıca bilgilendirildik. Daha sonra ise Okmeydanı’ nın labirenti andıran ara sokaklarında yaptığımız menzil taşları avına çıktık.

Okmeydanı’ nda ayak ve menzil taşları, dikilme amaçları doğrultusunda, birbirlerinden çok uzak noktalarda bulunmakta. Atışların rüzgâr yönlerine gore belirlenmiş  menzillerde yapılmış olması da bunda etken. Bunun yanında, tarih boyunca ev yapmak için esas yerlerinden sökülüp başka noktalara taşınmış taşlar olduğunu da düşününce rotamızın hayli uzun olduğu anlaşılabilir. Gezinin en ilginç duraklarından biri tarihî Kulaksız Mezarlığı’ ydı. Tahminlerinizin aksine oraya menzil atışı yapmış olan sporcuların mezarlarını ziyarete değil, diktikleri taşları görmeye gittik. Menzil taşlarının üzerilerinde, anısına dikilmiş oldukları atışlar ile ilgili bilgiler içeren kitâbeler de olur. Bu taşlardan  bazıları, Arap harfleriyle yazılmış kitâbeleri  okunamadığı için, mezar taşları oldukları düşünülerek bu mezarlığa taşınmış. Bu ilginç olay, Murat hocamızın da belirttiği üzere “Cehaletin -yanlışlıkla da olsa- tarihi korumasına güzel bir örnek, ilginç bir paradokstur”. Çektiğimiz gezi fotoğrafları arasında mezarlıkta korunabilmiş taşları ve mezarlığa taşınamamış olan şanssız taşları görebilirsiniz.

Taşların bir kısmı Okmeydanı sakinleri tarafından korunurken, bir kısmı da yine aynı insanlar tarafından duyarsızca katledilmiş. Gezimiz sırasında mahalle sâkinlerinin  hikâyelerini dinledik. Bir taşın (menzil veya ayak taşı olduğu hakında bir bilgimiz yok) bazı kişiler tarafından kesilerek çalınmak istendiğini ve mahalle sakinlerinin hemen görevlilere ulaşarak bu hırsızlığa engel olduğunu anlattılar. Ancak, bununla tezat teşkil edecek şekilde,  bir manavın hemen köşesinde kalan bir taş, dekoratif amaçlar uğruna tahrip edilmiş ve fotoğraflarda da göreceğiniz üzere, varlığını ancak üst kısmı kırık, boyalı bir mermer sütun olarak sürdürmekte.

Gezimizin son ayağı Aynalıkavak Kasrı oldu. Bu kasrın özelliği ise sadece dönem sultanlarının dinlendiği veya diplomatik amaçlarla kullandığı bir yer olmayıp, kemankeş pâdişahların okmeydanında ok attıktan sonra dinlendikleri yer olmasıdır. Kabza sahibi sultanlardan, aynı zamanda olağanüstü bir musikîşinas ve şair olan III. Selim döneminde, Kasr pâdişahın bütün bu uğraşlarına ev sahipliği yapmış bir mekândır. Sultan Selim’in kendi açtığı ve padişah menzili olduğu için hürmeten başka atış yapılmamış olan menzilin baştaşı da bugün hâlâ Aynalıkavak Kasrı’nın girişine bakan alçak bir sırtta dikili duruyor. Adının nereden geldiğiyle ilgili rivâyetlerden biri bile doğrudan okçulukla ilgili bu kasrın. Dolayısıyla, tekke gibi önemli bir yerden başlayan Okmeydanı gezimiz için, bu kasr, uygun bir bitiş noktası da oldu.

Geziden fotoğraflara buradan ulaşabilirsiniz: http://www.tirendaz.com/tr/?page_id=1195

Not: Menzil okçuluğu ve bu konudaki terimler hakkında bilgilerinizi tazelemek veya genel bir bilgiye sahip olmak istiyorsanız: http://www.tirendaz.com/tr/?page_id=651