Kompozit Yay Yapımında Koyun Boynuzu




Kompozit Yay Yay Yapımında Koyun Boynuzu

Yazan: Gábor SZOMBATHY – Dr. Gábor SZŐLLŐSY

İngilizce’den çeviren: Dr. Murat ÖZVERİ

Bildiğiniz gibi sitemiz, geleneksel okçuluk kültürümüzle ilgili araştırmalar yapıp eserler veren bir arkadaş grubu tarafından kurulmuştur. Türk okçuluk tarihinin en iyi dokümante edilmiş safhası Osmanlı okçuluğudur. Yine de İslâm öncesi Türk okçuluğunu anlamada, çok eskiden aynı kültürü paylaşan ve kökleri binlerce yıl geriye, Orta Asya‘ya giden akraba halkların okçuluk kültürüne göz atmak büyük yarar sağlamaktadır, hattâ gereklidir. Orta Asya bozkırlarının farklı diller konuşan ve farklı etnik kökene sahip halkları, gerek günlük yaşamla gerek savaş ve av stratejileriyle ilgili ortak bir kültür oluşturmuşlardır. Türk tarihi ve kültürü hakkında derin bilgisi olan ve çok iyi Türkçe konuşan Dr. Gábor Szőllősy, Arkeoloji dalında doktora yapmış bir ziraat mühendisidir. Doktora ve sonrasında yaptığı çalışmalarla, öncelikle Macar ve Avar, genel olarak da Asya geleneksel okçuluğu  konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarındandır. Dr. Szőllősy’nin özgeçmişi kendi kaleminden şöyledir:
“1954 yılında doğdum. Gödöllö Ziraat Üniversitesi’nden 1980’de ziraat mühendisi olarak mezun oldum. Yirmi üç yıldan beri Budapeşte’deki Macar Ziraat Müzesi’nde çalışıyorum. Okçulukla ilk olarak 1971’de tanıştım. Üniversitede Zooloji profesörüm, 10. yüzyıl Macar yayının rekonstrüksiyonunu doğal malzemeler kullanarak yapabilen ilk kişi olan Prof. Dr. Fábián Gyula (1915-1985) idi. Okçulukla ilgili bilgilerimin çoğunu kendisinden öğrendim. Profesörümün araştırmalarını devam ettiriyorum. Okculuk konusunda şimdiye kadar takriben 45 makalem yayımlandı.”
Dr. Szőllősy, Macaristan’da olduka yaygın olan tarihî re-enactment (canlandırma) ve gösteriler de düzenlemekte ve bunlarda rol almaktadır.
Szombathy Gábor demirci, tatbiki sanatçısı:
“1961 yılında Budapeşte’de doğdu. Liseden 1979’da mezun oldu. 1985’te Güzel Sanat ve Tatbiki Sanat Meslek Lisesi’nden demirci mezuniyetini edindi. 1991’den beri özel demircilik teşebbüsünde çalışıyor. 1997’den beri yılda iki kere Finlandiya’da, Lahti ve Savonlinna güzel sanat okullarında demircilik öğretiyor. Eserlerini, ürünlerini 1999 yılından beri Macaristan’da ve Finlandiya’da 6 sergiye katılarak sergiledi. Budapeşte’de ve Macaristan’ın çeşitli şehirlerinde 6 eseri görünüyor. Okçulukla 2000’de uğraşmaya başladı.”

Okuyacağınız makale bu iki uzman tarafından kaleme alınmıştır ve koyun boynuzu kullanılarak yapılan bir Macar yayı rekonstrüksiyonu hakkındadır.

Kompozit refleks yay yapan ve kullanan herkes, bu yayların yapımında her yay kolunun karın kısmına tek parça bir boynuz laminası yapıştırıldığını bilir.

Macar yayının gelişim sürecini inceleyen araştırmacılar, erken dönem Macar sığırlarının boynuzlarının 9.-11. yüzyıllarda yapılan Macar yaylarının karın kısmında kullanmak için çok uygun olduklarını düşünmüşlerdi. Bu düşüncenin altında yatan sebep, söz konusu boynuzların aşırı uzunluklarıydı (Resim 1).

Ancak, 1960’lı yıllarda yapılan arkeozoolojik araştırmalarda, 9.-11. yüzyıla ait arkeolojik buluntular içinde uzun boynuzlu sığırın varlığını ispatlayacak bir bulguya ulaşılamamıştır. Uzun boynuzlu sığırın 9.-11. yüzyıllarda var olup olmadığı sorusu, başka bir soruyu da gündeme getirmiştir: O dönemde Macar yaylarının yapımında hangi hayvanın boynuzu kullanılmıştır?

Kısa boynuzlu bir hayvanın boynuzundan yay yapmak için en kolay çözüm, kısa boynuz parçalarını yayın karın kısmında uç uca eklemektir. Bu metodun işe yaradığı gösterilmiştir. Gyula NÉMETH bu şekilde çok sayıda yay yapmıştır, ancak bu yöntemin ciddi dezavantaları da vardır.  Uç uca eklenen boynuzların bandajlanarak kuvvetlendirilmesi zorunluluğu, yayın hızını azaltmaktadır. Yay yapma sanatında bir usta olan Gábor SZOMBATHY bu soruna yeni ve oldukça cesur bir çözüm önermiştir. Başka bir hayvanın, bir koyun türü olan  Ovis aries’in boynuzunu kullanmıştır:  Szombathy’nin bu deneyimi, aşağıdaki satırlarda anlatılmaktadır:

“Başlangıçta koyun boynuzu kullanmayı planlamamıştım. Bu boynuzu kullanmamdaki asıl sebep, ilk yayımı yaparken gri sığır boynuzu alamamış olmamdı. Onun yerine merinos koyunu boynuzu tedarik edebilmiştim; yani koyun boynuzu tercihim tamamen tesadüfî oldu (Resim 4).

Merinos boynuzu burguludur ve uçlara doğru daralır. Yatay kesidi hemen hemen üçgen şeklindedir ve uzunluğu 70-80 cm’i bulur.  Kalınlığı ise dış konturlarından 1-1,5 cm kadardır (Resim 5), ki bu kalınlık yay yapımı için yeterlidir. Boynuzun kalın olmasının avantajı, burgulu yapısına rağmen yay bittikten sonra, aradan uzun zaman geçse bile yay kollarında bir dönmeye sebep olmamasıdır.

Boynuzun hazırlanması ve işe yaramayan tabakasının uzaklaştırılması, sabır ve zaman gerektiren bir el işçiliği gerektirmektedir. İki hayvanın boynuzları asla birbirine özdeş olmadığı için, bir yay için daima aynı hayvanın iki boynuzunu kullanmayı tercih ederim.

Boynuzun yayın karnına yapıştırılması sürecini şöyle özetleyebilirim:

1/ Boynuz laminalarını kaynayan suda ısıtıp düzleştiririm. Boynuzlar boylu boyunca kenarlarda kıvrıktır. Eğer boynuzun genişliği yeterliyse bu kıvrık kenarlar kesilip atılabilir.

2/ Eğer boynuz laminanın genişliği sadece 25 mm ise, yayın daha geniş olan ahşap iskeletine boynuzun oturacağı bir kavite hazırlıyorum. Böylece, boynuzu bu “çerçeve” nin içine yapıştırıyorum.  Bu makalede “Nyírkérges” (=“huş ağacı kabuğuyla kaplanmış”) adı altında bahsedilen yay bu şekilde yapılmıştır.

3/ Son olarak, yay kolunun profilini eğeleyerek dışbükey hale getiriyorum ve cilalayarak bitiriyorum.

Koyun boynuzu sığır boynuzundan daha kalın ve masiftir, bu sebeple yay yapımında daha iyidir. Buna ilaveten, koyun boynuzu genellikle çatlamaz ve katmanları birbirinden ayrılmaz  (Resim 2 ve 3). Koyun boynuzundan elde edilen laminayla yapılan yay, aynı kalınlıkta sığır boynuzuyla yapılan yaya gore daha kuvvetli olur.

Kompozit yapının tümünü oluşturan tendon-ahşap-boynuz strüktürünün kalınlığı yayın kuvvetinde (metnin ilerleyen bölümlerinde anlatılacak olan Klopsteg’in “K” değeriyle ifade edildiğinde) daha anlamlı olmakla beraber, bütün parametreleri özdeş olan iki yaydan koyun boynuzuyla yapılanın daha iyi performans göstereceğine inanıyorum. Çünkü koyun boynuzuyla yapılan yayın yatay kesit çapı daha küçük olur ve buna bağlı olarak yay kollarının kütlesi daha azalır.”

Koyun boynuzu kullanılarak yapılmış ve “börös” ve “nyirkerges” olarak adlandırdığımız iki yayın mekanik özellikleriyle ilgili veriler Tablo 1, Grafik 2, 3’de ve Tablo 2, Grafik 4’de görülmektedir.

Test ettiğimiz yaylarla karşılaştırmak için elimizde sadece tek bir sığır boynuzlu yaya ait veri mevcuttu. Bizim yaylarımızdan elde edilen verileri, Prof. Dr. Gyula FÁBIÁN’ın yaptığı yayınkilerle karşılaştırdık. Prof. Fabian 1970’lerde yaptığı bu yayın karın kısmında sığr boynuzundan elde ettiği laminaları kullanmıştı (Bu çok erken dönem Macar yayı rekonstrüksiyonu Budapeşte Tarım Müzesi’nde sergilenmektedir). Bu yay tablo ve grafiklerde “Kígyóbőrös” adıyla görülmektedir (Grafik 5).

Bizim yaylarımızın çekiş kuvvetleri hemen hemen aynıdır: “Bőrös” 49 lbs. ve “Nyírkérges”  48 lbs. “Kígyóbőrös” ise 10 lbs daha hafiftir ve çekiş kuvveti 38 lbs. ölçülmüştür (Tablo 1 ve Grafik 6).

Bu üç yayın potansiyel enerjileri hesplandığında aşağıdaki verilere ulaşılmaktadır:

“Bőrös”           63.2 Joule

“Nyírkérges”   60.5 Joule

“Kígyóbőrös” 47.7 Joule

Yayların performansıyla ilgili en nesnel değerlendirme ise yayın “virtual mass” inin (Klopsteg’in “K” değeri) hesaplanmasıyla yapılabilir, çünkü “K” yayın çekiş kuvvetiyle sıkı ilişki içinde değildir.

K = (2e/ v2) m formülüyle ifade edilir. Burada;

e = yayda depolanan enerji (Joule)

v = okun hızı (metre /saniye)

m = okun kütlesi (kg!!!)

karşılığındadır ve K değeri (kg) cinsinden bulunur!

Karşılaştırılan üç yayın “virtual mass” leri

“Bőrös” için              K = 20.9 gram

“Nyílkérges” için    K = 24.0 gram

“Kígyóbőrös” için  K = 24.6 gram

olarak hesaplanır.

Bütün bu sayısal veriler, yaylarımızın sığır boynuzundan yapılmış yaya göre daha verimli olduğunu göstermektedir. Bizim yaylarımzın çekiş kuvvetlerinin daha yüksek olmasının sebebi kanaatimize göre, miktar olarak daha fazla materyal kullanılmış olmasıdır.

Unutulmaması gereken bir nokta, Fabian’ın yayınun kulaklarının Ç.N.1. yan tarafında bulunan kemik plakanın Ç.N.2 bizim yaylardakinden biraz daha kalın olduğudur. Ayrıca Fabian’ın kemik plakası geyik boynuzundan değil at kaburgasından yapılmıştır. Bu da yayın ataletini yükseltir ve “K” değerini bozar. Sonuçları karşılaştırdığımızda, koyun boynuzunun yay yapımı için sığır boynuzu kadar uygun olduğu görülmektedir.

Koyun boynuzu yay yapım sürecinde üstesinden gelinemeyecek probemler yaratmamakta ve bu şekilde yapılan yayların verimi sığır boynuzundan yapılan yaylarınkinden aşağı kalmamaktadır. Sonuç olarak, koyun boynuzunun 4.-12. yüzyıllar arasında Büyük Göçler sırasında yay yapımında kullanılmış olabilecek bir materyal olduğu kanaatindeyiz.

Günümüzde Macaristan topraklarında yetiştirilen tek koyun cinsi merinostur. Bin yıl önce yay yapımında boynuzları kullanılmış olan koyun türlerinin ne olduğu hakkında fikir yürütmek ilginç olacaktır. Macaristan’da merinos türü 18. yüzyılda yaygınlamaya başlamış ve 19. yüzyılda en baskın tür haline gelmiştir. Yani merinos varyantı veya benzerleri 10 . yüzyılda kullanılmış olamaz (Resim 5).

Halk arasındaki inanışa göre Macar fatihlerin beslediği koyun, bugün hâlâ varlığını sürdürmekte olan “Hortobágy raka’sı”Ç.N.3. adlı cinstir. Ancak bu düşünce kabul edilemez. Burgulu boynuza sahip hayvanlar 13. yüzyılda ortaya çıkmışlardır ve yaygınlaşmalarının 14. yüzyılda gerçekleştiği düşünülmektedir.

Gerçekçi bir bakış açısıyla bakılacak olursa, bugün Karpat Havzası’nda, seçici yetiştirmeyle üretilmiş iki koyun cinsi mevcuttur. Macar fatihlerin koyunlarına en çok benzeyenler bunlar olmalıdır. Bu iki koyun cinsi “Transilvanya Raka’sı ve “Gimeş Raka’sı” (Resim 7) olarak adlandırılır. Boynuzları merinos boynuzuna benzerler ama daha geniş spiral oluştururlar. Yay yapım süreci bakımından, merinos boynuzuyla benzerdirler.

Mevcut koyun türlerinin boynuzlarının kalite, sertlik ve elastikiyet bakımından 10. yüzyıl koyunlarının boynuzlarıyla karşılaştırılmasına kuşkuyla yaklaşılabilir. Ancak maalesef bunun araştırmasını yapmak için gereken veriler mevcut değildir.

Bizim kişisel kanaatimize göre, boynuzun kalitesi koyunun genetik özellikleri kadar beslenmesiyle de ilgilidir. Doğal besinlerle beslenen merinos koçunun boynuzlarının 1100 yıl önceki atalarının boynuz kalitesine ulaşabileceğini düşünüyoruz.


Ç.N.1 Macar, Hun, Moğol gibi bazı Orta Asya yaylarında yay kollarının uç kısmı, tamamen ahşaptan ve fonksiyon sırasında bükülmeyen rijid uzantılar halinde gelişmiştir. Bunlara “kulak” denir.

Ç.N.2 Macar yaylarının kulak kısımlarının iki yanında kemik plakalar mevcuttur. Hem kulaklar hem bu plakalar kompozit yayın gelişim sürecince, mesela Türk yayı gibi geç yay tiplerinde, tamamen ortadan kalkmıştır.

Ç.N.3 “Raka” (racka) burgulu ve çok uzayabilen boynuza sahip bir koyun türüdür. Bkz. http://en.wikipedia.org/wiki/Racka

Resimler ve Fotoğraflar:

Resim 1

Macar Gri Öküzü

Resim 2

Merinos Koyununu Boynuzu ve Boynuzun Yatay Kesidi

Resim 3

Macar Gri Sığırı ve Merinos Koyununun Boynuzları

Resim 4

Gábor SZOMBATHY tarafından yapılan yaylar. Bunlardan biri geç dönem Avar tipi yay, diğeri erken dönem Macar tipi yaydır.

Resim 5

Bir Merinos Koyunu (Géza VASTAGH tarafından 1895’de çekilen fotoğraf-Macaristan Ziraat Müzesi, Budapeşte.

Resim 6

“Hortobágy Raka’sı” Cinsi Bir Koyun (György VASTAGH tarafından from 1895’de çekilen fotoğraf. Macaristan Ziraat Müzesi, Budapeşte.

Resim 7

„Racka of Transylvania” Cinsi Bir Koyun (György VASTAGH tarafından from 1895’de çekilen fotoğraf. Macaristan Ziraat Müzesi, Budapeşte

Tablo ve Grafikler

Tablo 1: Çekiş kuvveti eğrileri – veri ölçümleri

Boylamsal stres
Çekiş kuvveti (lbs)
Nyírkérges Bőrös Kígyóbőrös
0 0 0 0
20 0 0 0
25 0 0 9
30 14 15 11
35 18 20 15
40 22,5 24 18
45 26,5 28 21
50 30 32 25
55 35 36 27
60 39 39 30
65 43 44 33
70 48 49 38

Tablo 2: Hız eğrileri - veri ölçümleri

Ok kütlesi Ok hızı (m / s)
bőrös nyírkérges
29 g 50,4 47,5
41 g 45,4 43,5
59 g 39,6 38,1

Grafik 1: Force draw curve – Boros

Grafik 2: Force draw curve – Nyirkerges

Grafik 3: Force draw curve – Ket kosszarvas

Grafik 4: Velocity curve – Grafikon 1

Grafik 5: Force draw curve – Kigyoboros

Grafik 6: Force draw curves – Haromij